“Remember, remember! The fifth of November”. Çoğumuz bu sözleri, 2005 yılında çekilen V for Vendetta filminden hatırlıyoruz. Alan Moore’un aynı isimli çizgi romanından perdeye aktarılan film, geleceğin Britanya’sında geçer. Bir pandemi sonrası ülkede faşist bir hükümet kurulmuştur. Venedik usulü bir Guy Fawkes maskesi giyen kahramanımız V, halkı uyandırmak ve hükümeti devirmek için Parlamentoyu havaya uçurur. Filmde V, aslında, 1605’de vuku bulan; fakat başarısız olan Barut Suikastını tamamlamaktadır. Peki o tarihte neler yaşanmıştı?

Cizvit Komplosu
İngiltere Kralı I. James’in başvekili Robert Cecil, 4 Kasım günü Kral’a isimsiz bir ihbar mektubu gösterdi. Mektubu kendisine arkadaşı Lord Monteagle getirmişti. Lord Monteagle, bu mektubu, kayınbiraderi Francis Tresham’ın gönderdiğini iddia ediyordu. Mektupta, Tresham’ın da dahil olduğu bir grup Katolik’in, 5 Kasım’da Parlamentoyu içindekilerle birlikte havaya uçuracağı yazıyordu. Çünkü o gün Protestan Kral James, meclisin açılışına katılacaktı. Tresham, açılışa iştirak edecek eniştesine kıyamamış ve komployu haber vermişti. Mektubu okuyan Kral James, derhal Parlamentonun altının aranmasını emretti.

Parlamentonun mahzenlerinde yapılan aramada bir odanın barutla dolu olduğu keşfedildi ve içeride patlayıcı mütehassısı Guy Fawkes yakalandı. İşkenceye tabi tutulan Fawkes, arkadaşlarının isimlerini ve maksatlarını itiraf etti. Kral patlamada ölünce tahta James’in kızını çıkartacak ve onu Katolik bir asilzade ile evlendireceklerdi.
Bu itirafların ardından komploya katılanlar tek tek yakalandı ve idam edildi. İçlerinde, İngiliz Cizvitlerin reisi Rahip Henry Garnet da vardı. Bazıları ise çıkan çatışmada öldürüldü. Komployu haber veren Tresham, Tower of London’da zehirlenerek öldürüldü.
Hadiseden sonra ülkede Papa’ya, Cizvitlere ve Katoliklere karşı büyük bir nefret meydana geldi. Anglikan Kilisesinin ayinlerine katılmayanlara ve Katoliklere sert cezalar getiren kanunlar çıkartıldı. Katolikler Kraliçe Elizabeth devrinden beri zaten baskı altındaydı. Roma Kilisesinin mensuplarına gösterilen tolerans bu komplo sayesinde artık tamamen ortadan kalktı.
Katolikler bu komployu aslında Cecil ve Lord Monteagle’ın tertiplediğini iddia ettiler. Konuşmaması için Tresham’ı onların zehirlettiğini söylediler. Bu iddianın doğru olup olmadığını anlamak için, komplo ile alakalı sorulması gereken en doğru soru; Cui Bono’dur. Bunun cevabını bulmak içinse Güney’e ve biraz da geçmişe doğru uzanmamız gerekiyor.
Spirituali
16. yüzyılda İtalya’da, reform yanlısı Hermetik-Hümanist bir tarikat kuruldu. Spirituali olarak bilinen bu tarikatın merkezi, Venedik; lideri ise Venedikli asilzade ve kardinal Gasparo Contarini idi. Gasparo’nun mensubu olduğu Contarini Evi, Venedik’i kuran ve On İki Havari olarak isimlendirilen on iki aileden biriydi.
Zamanının en güçlü finans devleti Venedik, para ve istihbarat gücü sayesinde Avrupa’yı parmağında oynatıyordu. Katolik gibi gözükseler de aslında dinle pek alakaları yoktu. Onlar için mühim olan menfaatleriydi. İtalyan bir yazar, Venedikliler hakkında; “[Onlar] sütle beraber, İsa’nın doktrininden ziyade, Machiavelli’nin dinsiz doktrinini içmeye heveslidirler.” diyordu. Bir yandan İngiltere’de ve Avrupa’da Katolik Kilisesi muhalifi yeni mezhepler kurmaya; diğer yandan da Katolik Kilisesini içeriden reforme ve kontrol etmeye çalışıyorlardı.
Papa Alessandro Farnese ile birlikte bu maksatla reformlar yapan Kardinal Contarini, Venedik’ten Roma’ya gönderilen Ignatius Loyola’ya sahip çıktı. Loyola’nın başında olduğu Cizvit (İsa Cemiyeti) adındaki Katolik tarikatının kurulmasını sağladı. Böylece Venedik, Katolik Kilisesi içinde güçlü bir kola sahip olmuş oluyordu.

Kardinal Contarini’nin de mezun olduğu, Venedik’e bağlı Padova Üniversitesinde okuyan çok sayıda İngiliz vardı. Gençler burada hümanist oluyor ve memleketlerine birer reformcu olarak dönüyorlardı. Ülkelerinde Venedik menfaatlerine hizmet ediyorlardı. Kral 8. Henry’nin kuzeni Reginald Pole ve Kralın propagandacısı Richard Morrison bunlardandı. Sarayda, Prenses Elizabeth ve Prens Edward’a İtalyanca öğreten Giovanni Battista Castiglione gibi İtalyan reformcular da vardı.
Anglikan Kilisesi
İngiliz sarayındaki Hümanist İtalofiller, İngiltere’yi Roma Katolik Kilisesinden koparmak için çaba gösteriyorlardı. Kral Henry’nin, kendisine bir erkek evlat veremeyen karısı Aragonlu Catharine’den ayrılmak istemesi, bu Hümanistler için bulunmaz bir fırsat oldu.
Catherine aynı zamanda İspanya Prensesi olduğu için Roma Kilisesi evliliğin feshine izin veremiyordu. Sadık hizmetlisi Thomas Cranmer’ın tavsiyesi üzerine Kral Henry, boşanma fetvası bulması için Richard Croke adlı bir İngiliz’i Venedik’e gönderdi. Venedik, aristokrat Zorzi ailesinden Kabalacı Rahip Francesco Giorgi’yi bu işle vazifelendirdi. Giorgi, Yahudi hahamlarına danışarak fetvayı buldu. Kral Henry’nin Latin sekreteri ve sonradan Venedik elçisi Pietro Vanni de, boşanma işlerinde diplomatik rol oynadı. Henry’nin Roma’ya rağmen karısından ayrılması, İngiltere’nin Katolik Kilisesi’nden kopuşunun da başlangıcı oldu.
Hocaları sayesinde İtalyan reform fikirleri ile büyüyen Kral VI. Edward’ın sarayı, Thomas Hoby, William Thomas ve Morrison gibi İtalyanca konuşan İngilizler ile doluydu. Fakat Edward’ın Katolik kardeşi Kraliçe Mary’nin iktidara gelmesiyle bunların çoğu İngiltere’den ayrıldı ve Venedik’e gittiler. Yine de reform çalışmaları hız kesmedi. Yirmi altı sene İtalya’da kalan ve Contarini’den sonra Spirituali tarikatının lideri olan Pole, memleketine döndü. Kraliçe Mary’nin himayesinde İngiltere Kardinali oldu ve ülkede kalan William Cecil gibi İtalofiller ile birlikte Kilisede reformlar yapmaya devam etti.
William Cecil, Cambridge’de Yunanca Profesörü John Cheke’in başında olduğu ve Kral Edward devrinden beri politikada oldukça aktif olan Cambridge Connection (Cambridge Bağı) isimli Venedik taraftarı bir grubun mensubuydu. Bu gruptakilerin yakından tanıdığı Pietro Bizzarri adındaki bir casus sayesinde, Venedik ile yakın irtibattaydı.
Cecil, Kraliçe Mary’nin ölümünden sonra, tahta çıkan Kraliçe Elizabeth’in baş danışmanı oldu. Onun zamanında, İtalya’ya kaçanlar geri döndü ve nihayet Elizabeth’in başında olduğu İngiliz Protestan kilisesi kuruldu.
Venice Preserv’d
İskoç Kralı James’in James I olarak İngiltere tahtına oturduğu sıralarda, Venedik ile Roma arasındaki gerilim had safhaya ulaşmıştı. Venedik, 1604’te, devletten izin alınmadan yeni kilise kurulmasını yasakladı. Bir sonraki sene de, devletin izni olmadan dinî müesseselere gayrimenkul devrini yasakladı. Barut Suikastının olduğu aylarda Venedik, Roma’ya bağlı rahipleri tevkif etmeye başlamıştı. William’ın oğlu Robert Cecil’in ortaya çıkardığı bu komplo sayesinde İngiltere; Roma’ya düşman ve Venedik’in müttefiki oluyordu.
Tüm bu gelişmelere bakıldığında, Katoliklerin iddiasının doğru olma ihtimalinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Yani anlaşılan; Venedik bir yandan Cizvitler, Cecil ve Lord Monteagle vasıtasıyla bir komplo tertiplemiş, sonra da yine Cecil vasıtasıyla bunu açığa çıkartmıştı. Nitekim Barut Komplosu, çeşitli İngiliz yazarlarca daha sonra oyunlaştırılmıştır. Thomas Otway’ın yazdığı Venice Preserv’d (Venedik Korundu) oyunu bunlardan biridir. Komploya ismi karışan Katolik Ben Jonson ise, yazdığı Volpone adlı komedide, patronu Cecil’i, Volpone (Kurnaz Tilki) adında şeytanî bir Venedikli olarak gösterir ve çevirdiği oyunlar yüzünden onu hicveder.
Gizlice ikili oynamak ve sonra da menfaatine uygun bir şekilde istediğini kazandırmak, Venedik’in Machiavelli siyasetinin daimî bir parçasıydı. İngiltere’yi Katolik Kilisesinden kopartarak kendi hakimiyeti altına almak için de yine bu taktiği kullanmıştı. Fakat komplonun suçlusu, Roma Kilisesi olmuştu. Venedik’ten göçme bir Yahudi olan İngiltere Başvekili Benjamin Disraeli, belki de bu yüzden, Coningsby isimli siyasi romanında şöyle yazıyordu:
” ‘Çünkü sizin tarihiniz Venedikliler tarafından yazıldı’, dedi Coningsby, ‘ve bunu gizlemek onların menfaatine.’ “
To read in English please click here.
Son Yorumlar