Küresel(!) Isıtma

Avustralya’daki yangınlar sonrası, küresel ısınma ve buzulların erimesi meselesi tekrar gündeme geliyor. Peki, daha düne kadar, “Küresel soğuma var!” diyerek kıyameti kopartanların, bugün, “Küresel ısınma var!” diyerek dünyayı ayağa kaldırmalarının arka planında ne var acaba?

Kutuplara Seyahat

Buzların Sfenksi, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Seksen Günde Devrialem, Dünyanın Merkezine Seyahat, Aya Seyahat gibi hikâyeleri ile çocukluğumuzdan beri tanıdığımız Fransız yazar Jules Verne, Dünya’yı keşfetmeye, yeryüzünün altındaki sırları öğrenmeye ve bâtınî mevzulara meraklı bir adamdı. Onun Türkiye’de bizim pek bilmediğimiz bir eseri daha var; Kuzey Kutbunun Satın Alınması. Diğer kitapta Ay’a seyahat eden ekip, bu macerada, Dünya’nın eksenini düzelterek kutupları eritmek istiyor. Ana gayeleri, Dünya’nın iklimini sabitlemek ama bir hedefleri daha var: Buzlar eridikten sonra bu toprakların altındaki kömür madenlerini ele geçirmek.

İnsan eliyle iklimi değiştirmek, sadece bilim kurgu hikâyelerinde kalan bir heves değil ne yazık ki. Ekranlarda Ay’a ve Mars’a seyahat maceralarını izlediğimiz ABD’ye ait Milli Havacılık ve Feza İdaresi’nin, yani NASA’nın Kasım 1966 tarihli “Hava Değişikliği Hakkında Tavsiye Bir Milli Program” başlıklı raporunda, ziraat başta olmak üzere çeşitli maksatlarla, iklimin değiştirilmesi tavsiye ediliyordu. NASA’nın kuruluşu (1958) ile Antarktika Anlaşmasının imzalanmasının (1959) hemen hemen aynı zamanlarda olması da garip bir tesadüf olsa gerek.

Aslında kutupların eritilmesi fikrini ilk ortaya atan kişi, Baron Kelvin’di. Yani; Kelvin ölçüsüne adını veren mühendis William Thomson. İngiltere Kraliyet Cemiyeti âzâsı olan Baron’un, bu cemiyetteki arkadaşlarından biri de, Darwin’in Köpeği olarak bilinen T. H. Huxley idi. NASA’nın Ay’da bir kratere adını verdiği Huxley’in Julian adında bir torunu vardı. Julian, UNESCO’nun kurucusudur. Kardeşi Aldous ise, bugün içinde yaşadığımız Cesur Yeni Dünya adlı distopyanın meşhur yazarıdır. Torun Julian, Hiroşima ve Nagazaki’ye bombalar düşerken, yeni su kaynakları elde etmek için kutupların atom bombası ile eritilmesi fikrini ileri sürmüştü.

“Soğuk” Savaş

İklime insan eliyle müdahale etmek, Rusya ve ABD arasındaki danışıklı Soğuk Savaş devrinde de popüler bir mevzu idi. Her iki taraf da, iklimi değiştirerek rakibine zarar vermenin yollarını arıyordu. Bunun dışında, Sovyetler Birliği, 1950’lerde, Rusya ve Amerika (Alaska) arasındaki Bering Boğazına bir baraj inşa etmeyi düşünüyordu. Böylece okyanus akıntılarının istikameti değişecek ve bu da buzulları eritecekti. Bu sayede yeni toprak ve kaynaklar elde edilecekti. Rusya, bugün de, Arktik denizi üzerinden petrol ihraç edebilmek için buzların erimesine ihtiyaç duymaktadır.

Soğuk Savaş zamanı ABD tarafında iklim değişikliği üzerine çalışan en popüler isim, meteorolojist Harry Wexler idi. Wexler, kutupları eritmek için termonükleer patlamalar tavsiye ediyordu. Bu patlamalar neticesinde Dünya’da sıcaklık takriben 1,3 derece artacaktı. Wexler, 1955’de Rockefeller Vakfı’nın finanse ettiği, atomik radyasyon üzerine bir projede de yer almıştı. Bu, şaşırtıcı değil. Çünkü Antarktika’da isimlerini taşıyan bir plato bile bulunan Amerikalı Rockefeller Ailesinin Antarktika’ya hususi bir alakası var. Vakfın, İtalya Bellagio’daki merkezinde 5-8 Mart 1979 tarihli, “Antarktika’da Petrol ve Diğer Mineraller” raporu da vakfın Antarktika’ya olan alakasının sebebini biraz da olsa göstermektedir.

Amerikan Hava Kuvvetleri’nin 1990’da başlayan HAARP programı da Antarktika’yı unutmamıştı. Programda, iyonosfere elektromanyetik dalgalar gönderilerek hava sahası üzerine araştırmalar yapılıyordu. Program dâhilinde, Ukrayna’nın Antarktika istasyonuna ısı dalgası pompalanmıştı. Isı dalgası göndermek için, Antarktika’nın seçilmesi enteresan bir tercih gibi duruyor.

Agarta

Aslında Jules Verne’nin yerin altına dair merakı boşuna değildi. Avama dar ve materyalist bir “dünya” görüşü ve eğitimi sunan elit sınıfın kendisi, avamın bâtıl inanç, hurafe olarak gördüğü mevzulara büyük bir alaka göstermektedir. Bu sınıfa ait insanların bir kısmı, Dünya’nın içinde, yani yerin altında Agarta ya da Şambala adında bir krallık olduğunu iddia etmektedir. Yerin altındaki bu krallığa da kutuplardan girildiğini düşünüyorlar. Üstelik NASA’nın ilham aldığı ve Ay’da bir kratere adı verilen Cizvit rahibi Athanasius Kircher gibi fen adamları da Agarta’ya inanıyordu. Rockefeller’ın finansmanıyla Güney Kutbuna giden Amerikalı Amiral Richard E. Byrd, burada Amerika’dan daha büyük, keşfedilmemiş topraklar olduğunu söylemiş ve günlüğüne, kutupta Agarta’nın temsilcisi ile görüştüğünü yazmıştı.

Isınma Değil; Isıtma

Günümüzde, NASA’ya bağlı fen adamları tarafından Antarktika’da çok sayıda çalışma yürütülmektedir. Mesela, gökte ararken kutuplarda bulduğumuz NASA, keşfedilecek yeni seyyarelerde kullanacağını iddia ederek, tekâmül ettirdiği cihazlarla Antarktika’da buz altı araştırmaları yürütmektedir. Burada çalışan fen adamları, Dünya’nın su kaynaklarının azaldığını, yeni kaynaklar elde etmek için bu araştırmaların yapıldığını söylüyorlar. Yani; bu çalışmaların maksadı ister Agarta’ya ulaşmak olsun, isterse yeni kaynaklar bulmak, neticede kutupların erimesinin aslında bazı kimselerin istediği bir felaket olduğu anlaşılıyor. O halde, bir yandan kutupları eritip, diğer yandan da “küresel ısınma var” diye bağırmak; bir yandan kadınları ucuz iş gücü ve reklam malzemesi olarak sömürürken, diğer yandan, “kadınlar kocaları tarafından sömürülüyor” demek gibi garip bir davranış şekli sanki.

Türkiye Gazetesinde okumak için tıklayınız.

3 thoughts on “Küresel(!) Isıtma

  1. Ihdoruk 08/03/2020, 04:20 Reply

    Ozonu delen ve küresel ısıtmaya katkı sağlayan, tüm parfüm vs bu amaca hizmet ediyor.

    Beğen

  2. A.Z. 12/06/2020, 19:46 Reply

    “..Avama dar ve materyalist bir “dünya” görüşü ve eğitimi sunan elit sınıfın kendisi, avamın bâtıl inanç, hurafe olarak gördüğü mevzulara büyük bir alaka göstermektedir. ”

    Harika bir tespit. Blogunuzu yenilerde keşfettim, muazzam bir araştırma var belli, kaleminize sağlık !

    Bazı İslam alimleri Ye’cüc Me’cüc’ün kutuplarda olabileceğini düşünüyor, zayıf bir görüş olarak nakledilmekle beraber, bu güçlerin oralara tek ilgisinin ekonomik sebepler olmayabileceğinden yola çıkarak, dikkate alınabilir geldi bana. Rica etsem bu konuda da bir araştırma yapar mısınız?

    Teşekkürler şimdiden..

    Beğen

  3. Abdülkadir tombak 29/07/2021, 22:00 Reply

    Bilgilendirici yazı için teşekkür ederiz. Benzer konularda yeni yazılar bekliyoruz

    Beğen

Yorum bırakın