İsrail’in Kurucuları İstanbul’da

İtalyan ihtilalci Mazzini’nin kurduğu Genç İtalya modelinin izinden giden Genç Türkler, Genç Araplar, Genç Ermeniler (Daşnakçılar) ve Genç Yahudiler, yani Siyonistler, Sultan Abdülhamid’i devirmek için işbirliği yapmışlardı. 1908’de Selanik’te ihtilal yaparak Meşrutiyetin ilan edilmesini sağladılar ve 1909’da İstanbul’u işgal ederek Sultan Hamid’i tahttan indirdiler. Artık tüm gruplar kendi ulusal devletlerini kurmak için yollarını ayırmaya başlayacaktı.

1908’deki ihtilalden itibaren Filistin’de Arap-Yahudi çatışmaları başladı. Yahudiler Hashomer (Gözcü) adında silahlı bir teşkilat kurdular. Teşkilatın kurucuları; Israel Shochat ve Yitzhak Ben-Zvi idi. Shochat, 1886’da Rusya’da, bugünkü Belarus topraklarında doğmuştu. Ben-Zvi ise 1884’te Ukrayna’da. Her ikisi de Po’alei Zion (Siyon İşçileri) adında sosyalist-siyonist bir teşkilata mensuplardı ve baskıdan kurtulmak için Filistin’e kaçmışlardı.

Aynı ekip, Filistin’deki Yahudi ziraat işçilerine hitap eden Ha-akhdut (İttihad) adında bir gazete çıkartıyordu. Gazete ismini, Genç Türklerin kurmuş olduğu İttihat Terakki Komitesinden alıyordu. Gazetenin sosyalist yazarlarından biri de; David Yosef Gruen olarak 1886’da Polanya’da doğan Ben-Gurion idi.

Ben-Gurion, Shocat ve Ben-Zvi, Siyonistlerin Genç Türklerle olan dostluklarından istifade etmeye karar verdiler. Yeni Türkiye’de yaşayan Yahudileri teşkilandırmak için İstanbul’da hukuk okuyacaklardı. Böylece Filistin’de Yahudi yurdu davasını İstanbul’daki meclise taşıyabilecekler ve Arapların anti-Siyonist propagandasına mâni olacaklardı.

Ben-Gurion’un İstanbul’da okuyabilmek için Türkçe öğrenmesi gerekiyordu. Fakat maddi vaziyeti iyi değildi. Bu yüzden, İstanbul’a kıyasla daha ucuz olan Selanik’e gitmeye karar verdi. Hem de bu sayede İttihat Terakki’nin doğduğu ve çok sayıda Yahudi’nin yaşadığı Selanik’te işçiler arasında propaganda yapabilecekti. Nitekim; Ben-Zvi 1909’da Selanik’e gitmiş ve burada Yahudilerin kurduğu Federasion Sosialista Lavoradera de Saloniko’nun misafiri olarak dersler vermişti.

Ben-Gurion 7 Kasım 1911’de Selanik’e geldi. Limanda gördüğü çok sayıdaki Yahudi işçi onu şaşırttı. Selanik ona göre, “Dünyada bir eşi daha olmayan, Yahudi işçi şehri” idi. Fakat bir sürprizle karşılaştı. Buradaki Yahudiler Ladino konuşuyordu. Rusça dışında dil bilmeyen Ben-Gurion evinde kaldığı kadın ile bile anlaşamıyordu. Joseph Strumsa adında bir hukuk talebesinden Türkçe dersleri almaya başladı. Strumsa ona Türkçe öğretiyor; Ben-Gurion da ona Siyonizmi anlatıyordu.

Zeki bir talebe olan Ben-Gurion Türkçe’yi sekiz ay gibi kısa bir zamanda söktü. Hatta üç ay içinde Tanin gazetesini okuyabilecek hale gelmişti. Ben-Zvi gibi, Yahudi işçilere sosyalizm-Siyonizm dersleri de veriyordu. Bir keresinde Strumsa ile birlikte bir tiyatroya gittiler. Oyunda Türk ordusunun yenildiği sahneler de vardı. Ben-Gurion, bu sahneler esnasında yanındaki bir Türk subayın hıçkırarak ağladığını gördü. “Bu çok ayıp,” diye fısıldadı Strumsa’ya; “Ağlamak yerine düşünüyor olmalıydı.

Temmuz 1912’de Ben-Gurion, üniversiteye girebilmek için imtihanlarını muvaffakiyetle geçti. Fakat Rusya’dan kaçarak geldiği için elinde bir pasaportu ve talebe kaydı yoktu. Kayıt işini Ben-Zvi üzerine aldı. Poltava’da bu işleri halledecek bir ağı vardı. Pasaport ise hala problemdi. Türk pasaportu alabilirdi; fakat bu seferde orduya askere alınacaktı. Üniversiteye kayıt yaptıranlar askerlikten muaf olduğu için şansını denemeye karar verdi ve 14 Ağustos’ta İstanbul’a gitti.

Akademik yıl 29 Ağustos’ta başlıyordu. Fakat Ben-Gurion’un üniversite kayıt parası bile yoktu. Tatile gittiği Filistin’den hâlâ dönmediği için Ben-Zvi’den de borç alamadı. Parayı bulduğunda da kayıtlar bitmişti. Fakat o sırada patlak veren Balkan Harbi imdadına yetişti. Türk ordusunun mağlubiyeti ve yaralı askerlerin üniversite binalarına dolması yüzünden derslere ara verilmişti. Bu fırsattan istifade Ben-Gurion da Filistin’e döndü.

Mart 1913’e kadar Filistin’de kalan Ben-Gurion, bu arada sahte lise diploması işini de halletti. Ben-Zvi ile birlikte tekrar İstanbul’a döndüler. Savaşa ara verildiğinden Nisan ayında üniversite tekrar açıldı. Ben-Gurion da, 134411094 talebe nosuyla Victor Efendi oğlu David Gruen Efendi olarak kaydını yaptırdı.

Ben-Gurion ve Ben-Zvi İstanbul’da

Ben-Gurion ve Ben-Zvi’nin hukuk fakültesindeki talebeliği, Cihan Harbi başlayana kadar yaklaşık iki yıl sürdü. Beyoğlu Topcular Sokak’taki bir pansiyonun ikinci katındaki küçük bir odada kaldılar. Hatta bir arada Ben-Gurion’un Selanik’teki Türkçe hocası Strumsa da onlara katıldı. Yastıkları bile olmadığından gazeteleri yastık yapıyorlar ve odada sadece Türkçe konuşuyorlardı.

Kendisi gibi hukuk okuyan Shochat ve Ben-Zvi’nin notları kötü olmasına rağmen Ben-Gurion’un dersleri çok iyiydi. En kötü notu 8’di. Hatta ceza hukuku dersinde hocası verdiği cevaplara hayran olmuş ve, “Ne kadar talihsiziz ki Gruen Efendi seviyesinde çok fazla talebemiz yok. Gruen gibi on tane olsaydı Türkiye çok daha farklı olurdu.” demişti.

Tevrat dersleri verdiği için Ben-Zvi’nin mali vaziyeti biraz daha iyi idi; fakat babasından da para gelmediği için Ben-Gurion, İstanbul’da çok mali sıkıntılar çekti. Yakalandığı sıtma hastalığı da cabası oldu. Hatta bir buçuk ay Şişli’deki Rus Hastanesinde tedavi gördü. Buna rağmen, ileride İsrail’in kurulmasında büyük rol oynayacak bu Siyonist gençler hayatta kalmayı başardılar.

Ben-Gurion ve Ben-Zvi 1914 yaz tatilinde Filistin’e giden bir gemide yol alırken Cihan Harbi patlak verdi. İstanbul’daki akademik hayatları da böylece son bulmuş oluyordu. İstanbul’u ise tekrar görmeleri yıllar alacaktı.

Kaynak: Daily Sabah

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: