Sahte Mesih

Rus patriği Kiril, 20 Kasım 2022’de Moskova’daki Kurtarıcı İsa katedralinde yapılan doğum günü kutlamasında, yaklaşmakta olan Deccal’e karşı cemaatini tembihledi. Rusya’nın Katekhon olduğunu ve bu yüzden Deccal’ın tüm güçlerinin bu ülkeyi hedef aldığını söyledi. Patrik Kiril, daha önce verdiği bir röportajda da, “Deccal, tüm insan ırkını kontrol eden world wide web’in (www) başında olacak kişidir.” demişti. Peki; bu “Deccal” kim ve “Katekhon” ne manaya geliyor?

Tek Gözlü Hilebaz

Bir şeyi örtmek, gizlemek, üstünü boyamak manasındaki “decl” kökünden gelen “deccâl”; yalancı, hilekâr demektir. Ahir zamanda ortaya çıkacak sahtekâr bir adamın lakabıdır. Bütün ilahi dinlerde, Deccal’ın çıkacağına itikat edilir.

Yahudilikte Deccal’ın adı Armilus’tur. Şeytan’ın oğludur. Çıktığında kendisine bağlı on kral ve büyük bir ordu olacaktır. Putperestliği dünyaya yayacaktır. Yahudilere zulmedecek ve onları sürecektir. Tanrı, kaçan Yahudiler arasında bulunan ve Hazret-i Davud’un soyundan gelen Mesih’i (Maşiyah) gönderecek ve Yahudiler ilk başta ona inanmayacaktır. Fakat mucizeler gösterince ona tâbi olacaklar ve Mesih, Deccal’ı nefesiyle öldürecektir. Ardından tüm Yahudilerin döneceği İsrail krallığı kurulacaktır.

Hristiyanlıkta Deccal; anti-Krist, yani Mesih (Hazret-i İsa) düşmanı olarak bilinir. Yeni Ahid’in birçok yerinde kendisinden bahsedilmektedir. İşareti; 666’dır. 1453’te Türkler tarafından yıkılan Roma İmparatorluğu ahir zamanda bir konfederasyon olarak yeniden kurulacak ve başında da Deccal bulunacaktır. Emri altında da on idarecisi/kralı olacaktır.

Hristiyanlar, Yahudilerin beklediği Mesih’in aslında Deccal’ın kendisi, yani sahte mesih olduğuna inanırlar. Hatta Almanya’daki eski inanışına göre; Yahudilerin kayıp kabileleri, Yecüc ve Mecüc ile birlikte duvarın arkasında hapsedilmişti ve kıyamete yakın Deccal’la beraber çıkacaklardı. Almanlar bunlara, “Kızıl Yahudiler” diyordu (Bkz. Rothschild [Kırmızı Kalkan] Ailesi).

XV. yüzyıla ait Almanca anonim bir eserde yahudiler tarafından desteklenen deccâli tasvir eden iki resim (TDV)

İslam’da “el-mesîhu’d-deccâl”, yani yalancı mesih olarak bilinen Deccal’ın çıkışı, kıyametin büyük alametleri arasında sayılır. Hazret-i Peygamber ﷺ, onun kıvırcık saçlı, tek gözü kör, kısır biri olduğunu ifade etmiştir. İki gözü arasında, “k, f, r” harfleri bulunmaktadır. Tanrılık ilan ederek insanları aldatan büyük bir fitnedir. Öyle ki; kendisinden önceki bütün peygamberler ümmetlerini ondan sakındırmışlardır. Hazret-i Peygamber de ﷺ, “Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir.” diyerek ümmetini ikaz etmiştir.

İslam kaynaklarından anlaşıldığına göre Deccal’a, Hazret-i Hızır’a verildiği gibi uzun bir ömür bahşedilmiştir. Öteden beri yaşamakta ve meydana çıkmak için münasip şartların oluşmasını beklemektedir. Kıyamete yakın Kudüs imar edilecek; Medine ise harabeye dönecektir. Ardından, müslümanlar 1909’da kaybettikleri İstanbul’u, Romalılarla savaşıp tekrar fethedecekler; bunun üzerine Deccal, Yahudilerin arasından ortaya çıkarak kendini gösterecektir.

Deccal’ın yerden ot bitirmek, gökten yağmur yağdırmak, gizli defineleri ortaya çıkarmak, bir genci öldürüp diriltmek gibi fevkalade güçleri vardır. Hakkı batılla karıştırarak insanları aldatır. Suyu ateş; ateşi su olarak gösterir. Bu yüzden; insanların bir kısmı onun tanrı olduğuna inanacaktır. Medine’ye girmek isteyecek; fakat melekler ona mâni olacaktır.

Nihayet; hakiki Mesih, yani Hazret-i İsa, kaldırıldığı gökten melekler vasıtasıyla Şam’a inecektir. Hazret-i Peygamberin ﷺ soyundan gelen Hazret-i Mehdi liderliğindeki müslümanlar Onun gelmesiyle kuvvet bulacaklar; Hazret-i İsa Deccal’ı Kudüs yakınlarında öldürecektir. Bundan sonra İslam dünyaya hâkim olacak ve her yerde sulh ve bereket olacaktır.

Mâni Olan Güç

İncil’in Yeni Ahit kısmında yer alan, Selaniklilere İkinci Mektup’ta, “Katekhon” diye bir tabir bulunur. “Kanun tanımaz adam”ın, yani Deccal’ın çıkmasına mâni olan şey ya da kişi manasına gelir. Bazı Hristiyan âlimler, Katekhon’un Roma İmparatorluğu olduğuna inanmışlar; Roma yıkıldığı takdirde Deccal’ın faaliyete geçeceğini söylemişlerdir.

Mısır’daki Hermetizm inancını devralan Kabalacı Yahudi ve Hristiyanlar, bilhassa Venedik, Cenova ve Floransa gibi Kuzey İtalya memleketlerindeki zengin aristokrat Hermetikler/Bâtıniler, Katekhon’un ortadan kaldırılması için gayret gösteriyorlardı. Hristiyan âlim Trabzonlu Georgius’a göre, bu Hermetikler, Deccal’ın gelişi için hazırlık yapıyorlardı. 1437’de bir heyetle birlikte Venedik’e, oradan da Floransa’ya giden Georgius, aynı heyette bulunan ve bir Yahudi’den Kabala öğrenen Georgius Gemistus Pletho adında başka bir âlim ile konuşmasını şöyle aktarır:

Birkaç yıl içinde tüm dünyanın tek bir zihin, tek bir akıl, tek bir doktrinle aynı dini kabulleneceğini ileri sürdüğünü Floransa’da kendi kulaklarımla duydum. Ve ona, ‘Mesih’inki [İsa’nınki] mi yoksa Muhammed’inki mi?’ diye sorduğumda, ‘Hiçbiri ama bu, paganlıktan [putperestlikten] pek farklı olmayacak’ dedi.

İsrailli Kabala mütehassısı Gershom Scholem, “Kabalacılara göre, Benî İsrail’in vazifesi kavimlere ışık olmak değil; bilakis mukaddesiyetin ve hayatın tüm kıvılcımlarını onlardan çekip almaktı.” diye yazar Sabetay Sevi hakkındaki kitabında. Çünkü; “Mesih ancak Yahudi olmayanların arasından son mukaddesiyet kıvılcımı da çıkarıldıktan sonra gelecekti.

Yani Kabalacı Yahudi ve Hristiyanlar şöyle düşünüyorlardı: Mesih’in gelmesi için önce Deccal’ın çıkması gerekiyor. Bunun için de, çıkmasına mâni olan şeyin, yani Katekhon’un ortadan kaldırılması lazım. Binaenaleyh; ilâhi olan, iyi olan her şey yok edilmeli ve Mesih için şartlar hazırlanmalıdır. Yani; önce kaos (pergel ile sembolize edilir), sonra nizam (gönye) gelmelidir.

Yeniden Doğuş

Müslüman Türkler, 1204’te Dördüncü Haçlı Seferi esnasında Venediklilerin yağmalayarak zayıflattığı İstanbul’u 1453’te fethedip Roma İmparatorluğuna son verdiler. Bundan sonra Deccal harekete geçti mi bilmiyoruz ama tarihe baktığımızda, İtalya’da, Deccal’ın başında olacağı ve yeniden kurulacak Roma İmparatorluğu için çalışmaların başladığını görebiliyoruz.

Rönesans ile birlikte İtalya’da Spirituali gibi gizli bâtınî tarikatlar kuruldu. (Rönesans tablolarında yer alan ve orta ve yüzük parmağının birleştirilmesiyle yapılan W işaretinin bu tarikatın mensuplarına ait bir sembol olduğu ve Deccal’ı temsil ettiği iddia edilir. [Bkz. Aşağıdaki resimler]) İtalya’da klasik Roma kültürü ve Latince yeniden canlandı. İspanya sarayını finanse eden Cenovalı bankerlerin ve Venedik’in teşvikleriyle Yahudiler İspanya’dan sürüldü. “Tanrı’nın her şeyi gören gözü” olarak ifade edilen ve daha önce hiçbir misali olmayan, üçgen içinde tek göz sembolü kiliselere sızmaya başlandı. Venedik, Katolik Kilisesini içeriden reforme etmek için İsa Cemiyeti’ni, yani Cizvit tarikatını kurdurdu. Öte yandan da; Protestanlığın ve Farmasonluğun temellerini atarak, Katolik Kilisesini zayıflattı ve Avrupa’da mezhep savaşlarına giden yolu açtı.

15 yy’a ait Kitâbü’l-Bülhân adlı eserdeki şeytan tasviri. Kolların çapraz duruşu ve parmak işareti Rönesans tablolarındaki işaretle aynı olduğu dikkat çekmektedir.
Venedikli ressam Sebastiano del Piombo’nun tablosu. Orta ve yüzük parmağını birleştiren resimdeki kişinin Kristof Kolomb olduğu rivayet edilmektedir.
Philippe de Champaigne’nin Tövbekar Mecdelli Meryem tablosu.

Venedik’e bağlı Padova Üniversitesinde, Spirituali tarikatının üstadı Gasparo Contarini’nin talebesi olan Kopernik ve daha sonra bu üniversitede hocalık yapan Galileo ve Padova mezunu Venedikli asilzade Antonio Conti’ın simyacı dostu Newton vasıtasıyla Dünya, kâinatın merkezi olmaktan çıkartıldı. Böylece Hazret-i İsa’nın bedenlenmesi üzerine kurulan Hristiyan düşüncesine büyük bir darbe vuruldu. Kabala doktrinleri ile mutabakat içinde olan evrim teorisi ortaya atıldı. Avamın önüne materyalist bir fen/bilim anlayışı sunuldu. İnsanlık nihilizme, hiçliğe, boşluğa doğru sürüklenmeye başladı. Nitekim; “Şeytan’ın çevirdiği en büyük dolap, dünyayı kendisinin var olmadığına inandırmaktı.

Bugün isimlerini bildiğimiz meşhur “bilim” adamlarının ekserisi Kabalacıydı. Mesela; modern fiziğin kurucusu kabul edilen Newton simya ve numerolojiye inanır, kıyamet ile alakalı kitaplarda gizli manalar arardı. Umberto Eco, Foucault Sarkacı isimli romanında, bu bilim adamları ile Kabala arasındaki münasebeti şöyle izah eder: “Büyü dünyasını, bugün gerçekler dünyası dediğimiz dünyadan tefrik etmek gittikçe daha zor oluyordu benim için. Mektepte, matematik ve fizik aydınlanmasının bayraktarı olarak okuduğum adamlar şimdi hurafelerin karanlığında ortaya çıkıyorlardı. Onların bir ayakları Kabala’da bir ayakları laboratuvarda çalıştıklarını keşfetmiştim.

İtalya’daki gizli tarikatlar sadece dine ve fenne değil; ilahi nizamı temsil eden ve yeryüzündeki Tanrı’nın gölgesi olarak görülen monarşilere de savaş açtı. Venedik’i ziyaret ettikten sıkı bir cumhuriyetçi olan ve İngiltere Cumhuriyetinde (Commonwealth) devlet adamlığı yapan John Milton, Kayıp Cennet adlı eserinde Şeytan’ı övmekte ve yıkılan her kral ve kurulan her cumhuriyetin, Şeytan’ın Tanrı’dan ve ademoğlundan aldığı bir intikam olduğunu yazmaktadır. Nitekim; daha sonraki tüm modern ihtilaller de Kuzey İtalya tarafından finanse ve organize edildi. Roma İmparatorluğu yavaş yavaş yeniden doğuyordu.

Şeytan’ın Hakimiyeti

Mesih’in geliş tarihi olarak Yahudiler, Zohar’daki “Mesih’in doğum sancıları dünyaya geliyor” cümlesini ebced ile hesaplayarak 1648 yılını bulmuşlardı. Hristiyanlar da Vahiy 13:18’de yer alan “yaratığın sayısı”nı, yani Deccal’ı 666 olarak kabul ettikleri için, Mesih’i 1666’da bekliyorlardı. Kabalacılar içinden çıkan Sabetay Sevi bu beklentiden istifade ederek mesihliğini ilan etti. Yahudilikte din dışı reformlar yapmak istedi. Fakat idam ile yüzleşince geri adım attı ve takipçilerini sükuut-u hayale uğrattı. Yine de gayretleri boşa gitmedi. Kabala mütehassısı Mor Altshuler bu hareketin neticelerini şöyle izah eder: “Sabetaycı sapkınlık, geleneksel bir cemiyetin sekülerleşmesini mümkün kıldı. Sosyalizm, Komünizm ve Siyonizm gibi laik ideolojiler onların ardından ortaya çıktı. Sevi günlerinde manevi gettonun duvarları aşılmasaydı, [bunlar] Yahudi cemiyetinde kök salamayacaklardı.

Hazret-i Peygamberden takriben bin yıl sonraya tekabül eden bu tarihlerde Yahudi ve Hristiyanların beklediği Mesih gelmese de, Osmanlı İmparatorluğunun ve Müslümanların zevali başladı. Kuzey İtalya’dan neşet eden seküler cereyanlar zamanla güçlendi. Cenovalı Giuseppe Mazzini’nin de mensubu olduğu Carboneria’nın başlattığı ihtilalci hareketler tüm Avrupa’ya ve Osmanlı topraklarına yayıldı. Krallar birer birer devrildi. İlahi din mensuplarının inandıkları, Deccal’dan önce beklenen küçük kıyamet alametleri birer birer çıkmaya başladı.

Mesihleri için “Yeni” bir dünya inşa etmek isteyen Kabalacılar, ihtilaller sonrası, ilâhi, tabii ve ahlâkî olan her şeye savaş açtılar. Mesela Eco, 19. yy. sonlarında Fransa’da başlayan Dekadan cereyanı hakkında, Güzelliğin Tarihi adlı eserinde şöyle der: “Dekadanların sapkın ‘dindarlığı’ yine başka bir yol izledi: Satanizm. Bu sebeple, sadece tabiatüstü fenomenlere duyulan heyecanlı alaka, hakiki Yahudi geleneğiyle hiçbir alakası olmayan bir Kabalacılık, sanatta ve hayatta şeytanların varlığına gösterilen fanatik bir alaka olmakla kalmıyor, hakiki büyü seanslarına katılmaya ve şeytan çağırmaya, sadistlikten mazoşistliğe her türlü ahlakî gevşekliğin yüceltilmesine, korkunç olandan tat almaya, ahlaksızlık çağrısına, sapıklığın, kaygı uyandırıcı ya da acımasız figürlerin çekici bulunmasına vardırılıyordu; kısacası gelişen kötülüğün estetiği idi.

Sona Yaklaşırken

Günümüzde sadece LGBT, feminizm, satanizm gibi cereyanlar değil; kökleri Kabala’ya dayanan bilim, teknoloji ve dijitalleşme de hızla ilerliyor ve her şeyin kontrol edilebildiği suni bir dünya inşa ediliyor. İbranice vav [v/w] harfinin karşılığı 6 olduğu için üç vav, yani www, 666’yı, yani Deccal’ı temsil eder. Rus Patriğin dediği gibi, belki Deccal kurulmakta olan bu dijital dünyadan istifade edecek olabilir. Fakat Rus milliyetçilerin kurmak istedikleri Moskova merkezli yeni Roma İmparatorluğu kime hizmet edecek; hakikaten “ahlaksız, Şeytanî” Batı’ya karşı bir blok mu kurmak istiyorlar, yoksa Mesih’in gelmesi için yeni bir tez-antitez oyunu mu hazırlanıyor, bunu zaman gösterecek.