İtalyan İşi

Tüccar aristokratlarca idare edilen Venedik devleti, bugünkü modern dünyanın doğduğu yerdir. Yeni Dünya’yı meydana getiren fikirler, İspanya’dan kovulan Yahudilere kapılarını açan ve Avrupa’nın ilk gettosunu kuran Venedik’ten tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Paranın, matbaanın ve istihbaratının gücü sayesinde ve elbette, takip ettiği Makyavelli siyaseti ve kurdurduğu farmasonluk ve Cizvit gibi tarikatların da katkısıyla Venedikliler, önce Avrupa, sonra dünya siyasetine, ekonomisine ve bilimine istikamet vermiştir.

Şeytan’ın İntikamı

16. yüzyılın sonlarına doğru Venedik’te, Leonardo Dona, Nicolo Contarini, Antonio Querini gibi vatansever asilzadeler tarafından Genç/Civan (Giovani) cemiyeti kuruldu. Bu Genç’ler, Venedik’in milletlerarası arenada daha aktif rol oynamasını istiyordu. Roma Kilisesinden hiç haz etmiyorlardı. İngiltere ve Hollanda ile kuvvetli irtibatları vardı. Grubun sözcüsü, ateist bir rahip olan Paolo Sarpi idi. Morosini ailesinin evinde toplandıkları için Ridotto Morosini olarak da bilinen cemiyet, devletin idaresine hâkim oldu.

Genç’lerin sözcüsü Sarpi’nin Venedik’teki heykeli


Genç’lerin yaydığı modern fikirler, ilk ihtilalini, Venedik’in 8. Henry’den beri müdahil olduğu İngiltere’de gerçekleştirdi. 1649’da Kral I. Charles idam edildi ve İngiltere Cumhuriyeti (Commonwealth) kuruldu. Venedik’te Sarpi’yi ziyaret ettikten sonra sıkı bir monarşi düşmanı olan İngiliz şair John Milton, kurulan bu yeni devlette vazife almıştır. Şeytan’ı övdüğü Kayıp Cennet adlı eserinde, yıkılan her kralın; Şeytan’ın Tanrı’dan ve ademoğlundan aldığı bir intikam olduğunu söyler.


Genç Türkler


İhtilalci Genç hareketi, 19. yüzyılda, İtalyan Giuseppe Mazzini’nin gayretleriyle bir sisteme oturtuldu. Onun tarafından, sloganı, “İttihat, Terakki ve Hürriyet” olan masonik Genç İtalya (Giovane Italia) birliği kuruldu. Avrupa’daki tüm ülkelerde kopyalanan bu cereyan, İtalyan nüfuzunun oldukça kuvvetli olduğu İstanbul’daki Pera-Beyoğlu ve Selanik üzerinden Osmanlı topraklarına da sızdı. Balkanlarda çok sayıda taraftar topladı. “Yeni” fikirlere sahip bu kişiler kendilerini, Genç (Jön) Osmanlılar/Türkler olarak isimlendiriyordu.

Genç İtalya’nın Kurucusu Mazzini


Genç’ler, Osmanlı İmparatorluğunu meşrutiyet sistemine geçirmek için faaliyetlerde bulunmaya başladılar. Meşrutiyeti kabul etmeyen Sultan Abdülaziz, Şehzade Murad’ın İtalyan doktoru Kapolyon’un (Capoleone – Cappa di Leone) da içinde bulunduğu ekipçe ortadan kaldırıldı. Yerine, meşrutiyeti ilan etmek şartıyla, yeğeni Şehzade Abdülhamid tahta çıkartıldı.


Sultan Hamid, alınan dış borçlarla ekonomisi iflas etmiş bir imparatorluğun başına geçmişti. Genç’lerin arkasındaki alacaklıların asıl niyetinin farkındaydı. Ruslarla yapılan harbi bahane ederek, meşrutiyeti rafa kaldırdı. Meclisi kapattı. İdareyi eline aldı. Borçların tahsili için de Düyun-u Umumiye idaresinin kurulmasına müsaade etti. İtalya, bu idarede yer alan altı yabancı devletten biriydi.


İhtilal Hazırlıkları


Sultan Hamid ile karşı karşıya kalan Genç Türklerin bir kısmı yurtdışına kaçtı; diğerleri de yeraltına çekildiler. Sultan Abdülaziz’in öldürülmesinde rolü olan Mithat Paşa gibi Genç’lerse hapsi boyladı. Fakat İtalya’nın başını çektiği Avrupalı güçler rahat durmuyordu. Ekonomik olarak baskı yapıyor, Sultan buna karşı koymaya kalkarsa da donanmalarını Boğaza sürüyorlardı. Diğer yandan da Balkanları karıştırmaya devam ediyor; Genç’leri yeniden organize ediyorlardı. İtalyan masonlarının üstadı Ernesto Nathan’ın yardımcısı Ettore Ferrari, 1900 Temmuz ayında Orient Express ile İstanbul’a gelmiş ve uykudaki locaları uyandırmaya başlamıştı.


Makedonya’daki patırtıları kontrol altına alma bahanesiyle, Avrupalı Güçlerce 1904’te burada milletlerarası bir jandarma teşkilatı kuruldu. Başına, İtalyan General Emilio Degiorgis geçirildi. Generalin de iştirak ettiği Selanik’teki gizli toplantılarda Genç’ler yeniden teşkilatlandırıldı. İtalyan Yahudisi Emmanuele Carasso, başında bulunduğu mason locasının kapısını Genç’lere açarak onları İtalya’nın kanatları altına aldı. Burada onlara İtalyan Carbonari ve Risorgimento üzerine eğitimler verildi.

İtalyan General Emilio Degiorgis’in Selanik’e gelişi


Locanın üstadı Avukat Carasso, ileride Vatikan’ın kasası olacak Yahudi Bernardino Nogara’nın iş ortaklarındandı. Nogara ise, Osmanlı’ya verilen borçları tahsil etmek için kurulan Düyun-u Umumiye’nin İtalya temsilcisiydi. Venedikli iş adamı Giuseppe Volpi için çalışıyordu. Patron Volpi, Venedik’in aristokrat ailelerinden Pisani’lere mensup Nerina Pisani ile evliydi. Bir başka asilzade; Piero Foscari ile birlikte iş yapıyorlardı.

Venedikli işadamı Volpi (solda) ve patronu Piero Foscari


İttihat Terakki


Selanik’teki Genç Türkler, Genç İtalya’nın sloganından yola çıkarak, İttihat ve Terakki Komitesini kurdu. Bu komitenin içinde, İkinci ve Üçüncü Orduya mensup genç Osmanlı subayları da vardı. İtalya donanmasının desteğini de arkalarına alarak, 1908 yazında Makedonya’da ayaklandılar. Sultan Hamid’in nasihat için gönderdiği paşaları birer birer vurdular. Nasihatin kâr etmediğini anlayan Sultan Hamid üzerlerine ordu göndermek istediyse de, orduların artık sözünü dinlemediğini acı bir şekilde gördü. Nazırlarıyla görüştükten sonra geriye yapacak tek şey kalmıştı: 23 Temmuz gecesi Makedonya’ya çektiği telgrafla meşrutiyeti yeniden ilan etti. Bu haberin ardından, Müslümanların yaşadığı yarımada sessizliğe gömülürken, İtalyan Beyoğlu’nda ve Selanik’te günlerce süren kutlamalar yapıldı.

Meşrutiyetin yeniden ilanının ardından meclisin açıldığı gün (17 Aralık 1908) satılan bayrak. Üzerinde, masonik bir slogan olan “Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik” yazıyor.


Genç Türkler, iktidara gelir gelmez hükûmete çok sayıda İngiliz müşavir aldılar. Osmanlı donanmasını İngiltere’ye, orduyu Almanya’ya, mâliyeyi de Fransa’ya emanet ettiler. Anadolu’da Meşrutiyete karşı başlayan ayaklanmalar sert bir şekilde bastırıldı. Sultan Hamid’e sadık subaylar ivedilikle ordudan tasfiye edildi. Yerlerine İttihatçı Genç subaylar yerleştirildi. Fakat Sultan Hamid hâlâ baştaydı. Bu yaşlı kurt yüksek dehası ve siyaseti sayesinde ipleri tekrar eline alabilirdi. En kısa zamanda indirilmeliydi.

Meşrutiyetin ilanının ardından Pera’da yapılan kutlamalar


Hürriyet Ordusu


13 Nisan 1909’da, İttihatçı Genç’ler ve yabancı konsolosluklar tarafından kiralanan bazı provokatörler, Meşrutiyetten sonra İstanbul’a getirilen Avcı taburları arasında bir isyan başlattı. İttihat ve Terakki Komitesine mensup bazı Genç İslamcı kalemler, gazetelerde İttihat Terakki aleyhinde yazdıkları yazılarla ateşi körüklediler. Sultanahmed Meydanında toplanan isyancıların arasında molla kılığında ajanlar dolaşıyor ve Meşrutiyet ve İttihat Terakki aleyhine tezahürat yapıyorlardı. Ajanların tahrik ettiği kalabalık, liberal görüşlü Genç Türkleri vurmaya başladı.


İstanbul’da isyan çıkartılmadan çok önce, Genç Türkler Selanik’te toplanmış ve Balkan eşkıyalarından bir ordu kurmak için kolları sıvamıştı. Hazırlıklarını tamamlayan ordu, görünüşte isyanı bastırmak gayesiyle; fakat aslında Sultan Abdülhamid’i indirmek üzere 16 Nisan’da yola çıktı. İstanbul’a yürüyen bu ordu ile alakalı İkdam gazetesi, “Silah Başına!” başyazısı ile şöyle yazıyordu:


Selanik nasıl bir hürriyet kaynağı olduğunu bugün de ispat ediyor. İhtiyat ve redif askerleri silah altına alınır alınmaz, bütün gençler ve hamiyetli gönüllüler (Arnavut, Bulgar, Rum, Sırp, Ermeni, Yahudi) koşa koşa silah almaya gitmişlerdi.


Alman Yahudilerine ait Şark Demiryolu Şirketi’nin (Compagnie des chemins de fer Orientaux) trenlerini kullanan ordunun başında Mahmut Şevket Paşa vardı. Mithat Paşa’nın yetiştirmesi olan Paşa, modernist Yahudilerin kurduğu Alyans mektebinden mezundu ve emrinde 700 gönüllüden müteşekkil bir Musevi taburu da vardı.


Ordu Hadımköy civarına geldiğinde, Ermeni mebus Vartakes Efendinin de dahil olduğu, Daşnaksutyun Cemiyetinin temsilcileri kendilerini karşılamaya çıktı. Başta Binbaşı Enver Bey olmak üzere İttihatçı Genç’ler, Ermeni heyetine bu hareketlerinden dolayı teşekkür etti. Askerler de, “Yaşasın Daşnaksutyun Cemiyeti!” diye karşılık verip alkış tuttular. Yeşilköy’de mola veren ordu, 22 Nisan’da İstanbul’a vardı.


Yıldız Düşüyor


Orduya destek olmak üzere Avrupalı güçlerin donanmaları Osmanlı kıyılarında bekliyordu. Vilayetlerden gelen telgraflarda, İtalyan, İngiliz ve Fransız filolarının Antalya ve Mersin açıklarında seyrettiği yazıyordu. İngiliz donanması, Bozcada’nın karşısında yer alan Beşike körfezine demirlemişti. Rus donanması da Sivastopol’dan Karadeniz’e açılmıştı. Bu devletlerin İstanbul’daki elçileri de kabineye muhtıra göndermiş; iki ordu arasında kan dökülürse donanmalarıyla müdahale edeceklerini bildirmişlerdi.


23 Nisan gecesi şehre giren ordu, kışlanın bulunduğu Taksim ve Maçka ve Pangaltı’da küçük çatışmalara girdi. Bâb-ı Âli top atışına tutuldu. Komite muhalifleri hızlı bir şekilde idam edildi ya da vurularak öldürüldü. Camilere sığınan ve isyanla alakası olmayan bazı hocalar ve talebeleri de Bulgar komitacılar tarafından katledildi. Kısa bir zaman içinde şehir kontrol altına alınmıştı. Sırada asıl hedef vardı. Genç’ler, 26 Nisan gecesi giriştikleri harekât ile, Sultan Hamid’in bulunduğu Yıldız Sarayını sardılar. Sarayın suyu ve elektriği kesildi. Muhafız ve hademeler esir alındı. Daha sonra da Genç’ler, Bulgar komitacı Sandanski ve çetesini alarak, sarayı yağmaladılar.

Yağmaladıkları Yıldız Sarayında poz veren Balkan eşkıyası


Avukat Carasso’nun liderliğindeki heyet, ertesi gün saraya giderek Sultan Hamid’e hal kararını bildirdi. Esir alınan Türklerin Sultanı, trenle Selanik’e götürüldü. İtalyan Yahudisi Allatini’lere ait villaya kapatıldı. Bir İtalyan bankasından aldığı dört teneke altını, 1908 ihtilalini başlatmaları için İttihatçı Genç’lere dağıtan Carasso, daha sonra, “Sultan Abdülhamid’e yirmi beş milyon liraya yaptıramadığımız işi, biz, İttihatçılara dört yüz bin liraya yaptırdık” diyecekti.


İmparatorluğun Sonu


Sultan Hamid’in indirilmesi ile, altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu tarihe karışmış; yerine Yeni Türkiye devleti kurulmuştur. Daha sonra gerçekleşen Balkan Harbi, Cihan Harbi, Ermeni sürgünü vb. hadiselerin Osmanlı ile alakası yoktur. Nitekim, daha evvel İstanbul’daki İngiliz konsolosluğunda çalışan casus Mark Sykes, Halifenin Son Mirası: Türk İmparatorluğu’nun Kısa Bir Tarihi adlı eserinde, bu hususla alakalı şöyle yazar:


Abdülhamid’in düşüşü, bir despot veya tiranın düşüşü değildi, bir halkın ve bir fikrin düşüşüydü. Teokrasi, imparatorluk prestiji ve gelenek yerine, ateizm, Jakobenizm, materyalizm ve ruhsat geldi. Bir saatte İstanbul değişti; din âlimlerinin anladığı, camilerde vaaz verilen, halkın manevî desteği, ordunun ilhamı İslâm, bir anda öldü. Halîfe, ulemâ ve Kur’an, hüküm ve ilham vermeye son verdi.

Genç İtalya’nın bayrağı. Üzerinde, “İttihat, Terakki ve Hürriyet!” yazıyor.

To read in English please click here

Türkiye Gazetesinde okumak için tıklayınız.

5 thoughts on “İtalyan İşi

  1. Vedat ACAR 16/11/2020, 10:55 Reply

    Elinize saglik. Mukemmel.

    Get Outlook for Android

    ________________________________

    Beğen

  2. Orhan YILDIZ 30/12/2020, 22:52 Reply

    Güzel yazı, kaleminize sağlık..

    Beğen

  3. Özer 24/01/2021, 06:12 Reply

    ahh taalluksuz ve taakkulsuz ümmet-i Muhammmmed ahh, bu pagan-şeytani-ezoterikler hala etkinler ve iğrenç projelerine hergün yenilerini ekliyorlar, savaşları sadece İslamın egemenliğine karşı oldu. uyan ümmet birlik ve organize ol artık.

    Beğen

    • Hb 06/07/2023, 08:43 Reply

      Mehmet Hasan Bulut hocanın, İngiliz DERVİŞ, Son Devrin Kurtları ve Siyah Papa nin Casusu 💥 kitaplarını mutlaka Okuyun dostlar.

      Beğen

  4. Bahadır Alptekin 18/02/2021, 19:34 Reply

    Elinize sağlık. Naçizane bir konu önereceğim: Hazar prensesi Çiçek Hatun’un Doğu Roma’ya gelin gitmesi… Hazarlı Leo meselesi… Hazar dağıldıktan sonra Doğu Roma’nın da -tarihsel akışta görece kısa bir süre sonra- yıkılması… Nihayetinde Roma iddiasını Hazar Pagan Musevi Türklerinin sürdürmesi ve Konstantinopolis’in sancağının Müslüman Türkün Bayrağı olarak yutturulması… Sevgiler…

    Beğen

Yorum bırakın